Gizli Arzuların Başlangıcı
On dört yaşındayken gizlice Ve pek de inanmadan, yazar olma arzusu duymaya başladım. Çekingen, ölçülü ve tedbirli bir arzuydu bu. Ölçülüydü çünkü gelecek belirsizdi. Tedbirliydi çünkü istek ve gayretime rağmen yazarlık cevherine sahip olmayabilirdim. Beklemek, büyümek ve anlamak zorundaydım.
İlk Adımlar ve Denemeler
On beş yaşımda yerel bir dergide şiirlerim yayımlandı. On sekizimde takma bir adla bir öykü yarışmasına katıldım. Adımı saklı tutmamın nedeni, yarışmaya ödül kazanmaktan çok kendimi denemek için girmiş oluşumdu. Bu, yazma hevesime tutkulu ama çocukça bir sahip çıkıştı belki de.
Yazma Tutkusunun Uyanışı
Yirmi yaşına gelmeden edebiyata duyduğum saygı ve sorumluluğun temellerini atmıştım. Otuz yaşında yazmaya başladım ve yıllar boyunca yazmanın zorlukları ve güzellikleriyle dolu bir serüven yaşadım. Küskünlüklerim, üstesinden geldiğim ya da gelemediğim sorunlarım oldu. Başka işlerde çalıştım, yazıyla ilgili küçük büyük ertelemeler ve vazgeçişler yaşadım, ama kitaplardan hiç kopmadım.
Yazma Sürecindeki Zorluklar
Yazmaya oturmadan önce kendimi yazmakla sorunu olmayan, sıradan, kaygısız biri olduğuma inandırmaya çalışır, masa başında yaşayacağım zorlu savaşın bütün aşamalarını çok iyi bilen belleğimi köreltmeye uğraşırım. İlk cümleleri ararken kendimi dilini bilmediğim bir ülkede, daha önce hiç görmediğim, kocaman bir şehirde hisseder, yolları şaşırmaktan ürkerim.
Yazmanın Sonu ve Yeniden Doğuş
Bir kitabın son noktasını koyduğumda ne yaptığımı sormaya başlarım kendime. Nedir bu elimden çıkan? Yazılma nedeni, amacı ne? Bunu hem bilirim hem de pek iyi bilmem. Küçümserim yazdığımı. Dilimin yorgunluğunu ve yolunda gitmeyen bir şeylerin tatsızlığını duyarım ve her kitaptan sonra söylemek istediklerimin hep eksik, kısa kaldığı duygusuna kapılırım.