Yakarış
Issız Yıkıntılar, kutlu mezarlar, sessiz duvarlar! Tanık gösterdiğim, yalvardığım sizlersiniz. Evet, anlayışsız bir adamın bakışları, gizli bir korkuyla, üzerinizde duramazken, ben sizi seyretmeye dalmakta, derin duyguların, yüksek düşüncelerin çekiciliğini buluyorum.
Eşitlik ve Adalet
Siz, danışmasını bilenlere, öyle yararlı dersler, öyle acıklı ya da derin düşünceler veriyorsunuz ki! Bütün dünya, baştanbaşa köleleşmiş bir durumda, acımasızların önünde ağız açamazken, onların nefret ettiği gerçekleri haykıran sizlerdiniz. Kralların cesetlerini, son kölenin cesedinden ayırt etmeyerek, EŞİTLİK’in kutlu dogmasına hak veren sizlerdiniz.
Bilgelik ve Huzur
Varını yoğunu sonunda size geri vereceğini anlayan düşünceli insan, boş büyüklüklerle yararsız zenginliklerin peşinde koşmuyor: Gönlünü hakkın sınırları içinde tutuyor; ekmeğini çıkarmak zorunda olduğu için de gününü boş geçirmeyerek, sonunda kendisine ne verilmesi uygun görüldüyse, onunla geçinip gidiyor. Böylece, hırsın Azgın şahlanışlarına kurtarıcı bir dizgin vuruyorsunuz: Duyguları altüst eden hazlara karşı kızgın istekleri yatıştırıyorsunuz; tutkuların kavgasından yorulan ruhu dinlendiriyor; onu, yığınları kaygılandıran bayağı çıkarların üstüne çıkarıyorsunuz.
Birinci Bölüm: Gezi
Türk padişahı Ahmet’in oğlu Abdülhamit’in saltanatının on birinci yılında, zafer kazanmış olan Ruslar, Kırım’ı alıp İstanbul’a giden kıyılara bayraklarını diktikleri sıralarda, Osmanlı İmparatorluğu’nda yolculuk yapıyor; eskiden Suriye ve Mısır krallıkları olan eyaletlerde dolaşıyordum.
Humus Kenti ve Anıtlar
Asi ırmağı kıyılarındaki Humus kentine vardım. Burada, çöllerin ortasındaki Tüdmür kentinin çok yakınında olduğumu anlayınca, herkesin anlata anlata bitiremediği anıtlarını gözlerimle görmeye karar verdim.
Derin Düşünceler
Devrilmiş bir sütunun üstüne oturdum; dirseğim dizime dayalı, elim başımda, gözlerimi ara sıra çöle doğru çevirerek, ara sıra da yıkıntılardan ayırmayarak derin bir düşleme daldım.